Uzun süren soğukluk, yerini güneşli bir güne bırakmıştı. Günün sıcaklığı unutturmuştu soğuk günleri. Çocukların mutluluk sesleri yankılanıyor sokaklarda, kuşların cıvıltısı sarmıştı ağaçları. Tüm sesler pencereye çarpıp içeriye sızıyordu. Pencerenin yanında büyük bir yatak, üstünde ise; yaşlı, zayıflıktan dolayı yatakta küçük görünen, sanki her an ölecekmiş gibi rengi solgun bir kadın uzanıyor. Uzun uzun dışarıya bakıyor. Uzandığı için yalnızca gökyüzünü ve ağaçların görünebilen dallarını izlebiliyordu. Biraz sonra içeriye kambur, kendinden emin, zor çıkan sesiyle kahkaha atan yaşlı adam girdi. Yaşlı adam karısına doğru yaklaşarak: - Bizim borç ödendi. Deyip kıs kıs gülüyordu, yaşlılığından sesi kısık kısık geliyordu. - Diğer borçlar ne olacak? Diye sordu karısı. - Onları da alırız ama fakir fukara olduğu için ödemiyor kadıncağız. - Yalan hepsi yalan, varda vermiyorlar zaten! Diye söylenmeye başladı kadın. Kocası onu duymamazdan gelip Kur'an okumaya başladı sessizce. Uzun bir sess
'Ruhum ruhuna kenetlendi' Yürek hasretinle kurudu Gelsen görsen içimi Sen benim gizim Sen benim gizli yaram Yalnızlığın ıssızlığı üşütüyor Sensizlik kül bıraktı beni Soğuk, sessiz, kimsesiz sokaklarım Sen benim gizim Sen benim gizli yaram Özlemim gözlerin Sesin nefesim Sen gittin her şeyimle ölü kaldım Sen benim gizim Sen benim gizli yaram