İlk kez ödül alıyorum. Çok heyecanlıyım. Yıllarca emek verdim, çok çalıştım ama şimdi meyvelerini alıyorum. İşte benim sıram geldi. Alkış ediliyor benim için. Bu alkışlar bana, bana ediliyor. Bu ses yılların emeğinin sesi işte. Ne hoş bir ses bu böyle...
Ödülü elime alınca ellerim iyice terlemeye başladı. Kalabalığın gözleri üstümdeydi, heyecanlanmamak elde değil.
Mikrofonu dudaklarıma iyice yaklaştırdım. Sesim herkese gitmeli. Sadece bu salondakilere değil, tüm dünyaya ulaşmalıydı. Konuşmamı çok düşündüm. Söze nereden başlasam diye kafayı yiyecektim. Oysa bir yerden başlamalıydım. Önce selam verdim, sonra teşekkür sonra biraz kendimden bahsettim, en son içimdeki yaralara geldim. Evet. Şimdi en hassas noktadaydım. Bir yürek acısı anlatmak kolay mı?
"Ne uzun yolculuktu o öyle. Durup dinlenmeye hiç vaktim olmadı. Yol kenarında bir duvar yoktu yaslanacağım, gölgesinde uzanacağım bir ağaç da yoktu. Yolum o kadar ıssızdı yani.
Yetişmek için hızlı hızlı yürümem gerekiyor yolu çünkü ölüm vardı. Ölüm beni yarı yolda alabilirdi. O beni almadan benim ödülümü almam gerekiyordu. Hızlanmayı geçtim, artık koşuyordum; ya ölüm erken gelirse korkusuyla. Yolda nelerle karşılaşmadım ki? Kurt mu desem, çakal mı desem, tavşan mı desem... Tavşan dediğim için gülüyorsunuz. Oysa sandığınız kadar masum değil şu tavşanlar. İyiler, sevimliler de onu kovalamaya kalkarsanız vay halinize! Alice'in başına ne gelirse bir tavşanı takip etmesinden gelmedi mi? Demek ki masum görünen şeye aldanmayacakmışız.
Efendim yolda çok yaralar aldım. Öyle ağır yaralar aldım ki ölebilirdim. Eğer ölseydim yolun ne anlamı kalırdı? Benim asıl amacım yolu tamamlamaktı, bunu başaramazsam ne olacaktı halim? Bir hiçlik olurdu sanırım. En derin yaram içimdeydi. Şöyle kocaman bir şeydi sanırsam çünkü içimde bir kaya vardı sanki. Büyüklüğü ne kadardı bilemem ancak dünyanın en büyük kayası olduğuna çok eminim. Hayret öldürmemişti beni o koca kaya. Daha da ölmem, dedim. Ölmedim de. İçimde ki kaya küçüldü herhalde, şuan ağırlığı yok. Emeğimi aldım da ondan. Yol yaralarının izlerini hâlâ taşıyorum. Eh izler öyle kolay kaybolmuyor. Hatta bazı izler kalıcı oluyor. Mesela bazı yanıklar da iz kalıcı oluyor ya bu da öyle. İnanın çok canım acıdı. Ağladığım bile oldu. Evet evet ağladım... "
Konuşmamı sürdürürken bu sefer salondan koca bir kahkaha yükseldi. Hem de acılarımın en derin yanını anlatıyordum. Sürekli gülüp duran bu insanlar neden şimdi daha çok basmıştı kahkahayı? Komik bir şey anlatmıyorum ki. Komik olsa ben gülerdim en başta. Alkışların yerini kahkahalar aldı. O an içimde ki koca kayanın ağırlığını tekrar hissettim.
Tebrikler aldığınız ödül için. Duygularınızı da güzel ifade etmişsiniz. Fakat ne ödülü aldığınızı merak etmedim değil?
YanıtlaSilOlay tamamen bir kurgudur. Alınan ödül değil de kişinin duyguları odak noktası...
SilFakat Alice o tavşanın peşinden gitmeseydi, nereden bulacaktı o ülkeyi ve kendini?..
YanıtlaSilAslında bakarsanız, "Varacağın noktayı sen değil, yolcuğu nasıl geçirdiğin belirler.. -Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa, Hikmet Anıl Öztekin" ne güzel özetlemiş.. Belki de yolun sonunu düşünerek, yolculuğumuzdaki güzellikleri kaçırıyoruzdur, Carpe Diem'lemek gerekiyordur belki de.:)
Nitekim, ödülden ziyade anı yaşamanızı canı gönülden diliyorum..
Emeğinize, kaleminize sağlık, sevgiler..
Umarım...
SilÇok teşekkür ederim.