Ana içeriğe atla

Sessizlik


 Uzun süren soğukluk, yerini güneşli bir güne bırakmıştı. Günün sıcaklığı unutturmuştu soğuk günleri. Çocukların mutluluk sesleri yankılanıyor sokaklarda, kuşların cıvıltısı sarmıştı ağaçları. Tüm sesler pencereye çarpıp içeriye sızıyordu. Pencerenin yanında büyük bir yatak, üstünde ise; yaşlı, zayıflıktan dolayı yatakta küçük görünen, sanki her an ölecekmiş gibi rengi solgun bir kadın uzanıyor. Uzun uzun dışarıya bakıyor. Uzandığı için yalnızca gökyüzünü ve ağaçların görünebilen dallarını izlebiliyordu.

Biraz sonra içeriye kambur, kendinden emin, zor çıkan sesiyle kahkaha atan yaşlı adam girdi.

Yaşlı adam karısına doğru yaklaşarak:

- Bizim borç ödendi. Deyip kıs kıs gülüyordu, yaşlılığından sesi kısık kısık geliyordu.

- Diğer borçlar ne olacak? Diye sordu karısı.

- Onları da alırız ama fakir fukara olduğu için ödemiyor kadıncağız.

- Yalan hepsi yalan, varda vermiyorlar zaten! Diye söylenmeye başladı kadın. Kocası onu duymamazdan gelip Kur'an okumaya başladı sessizce.

Uzun bir sessizlik hakim oldu evde. Yaşlı adam Kur'an okuyor, karısı ise yatakta gözleri kapalı uyuyor görünüyordu. Sessizlik sürmeye devam etti.

Nihayet okumaya ara veren adam, karısına seslendi, çay demleyeceğini söyledi.

Çayı demleyip getiren adam karısına tekrar seslenmeye başladı. Ancak ağır sessizlik devam ediyordu... 

O andan sonra sessizlik hiç bozulmadı, hep sürdü. 

Yorumlar

  1. Ellerine sağlık. Başlangıç güzel. Gözümde canlandırabildim. Ama öykünün sonlarına doğru akıcılık bozuluyor gibi. "Kur'an okumaya başlar sessizce" yerine "başladı" olsa daha akıcı olmaz mıydı. Ellerine sağlık. Umarım kendini geliştirerek devam edersin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle yorum için çok teşekkür ederim. Bu yolda daha yeni olduğum için hatalarım var maalesef, inşallah kendimi geliştireceğim.

      Sil

  2. Güzel olmuş tebrik ederim 🙂

    YanıtlaSil
  3. Sempatik bir başlangıç ve hüzünlü sonla biten, kısa ama öz bir yazı olmuş. Ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  4. O andan sonra sessizlik hiç bozulmadı, hep sürdü.
    Son cümle vurucuydu. Tebrik ederim çok güzeldi👏

    YanıtlaSil
  5. Kısa ve tesirli olmuş kaleminize sağlık 🖊

    YanıtlaSil
  6. Elinize sağlık. Takipteyim.
    Libereji.com
    Olarak takipteyim

    YanıtlaSil
  7. Çok güzel ama biraz daha iyi olabilir hikayelerin devamını diliyorum.....

    YanıtlaSil
  8. Durum hikayesine göz kırpan iyi bir yazı. Daha da geliştirilebilir tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  9. Güzel bir başlangıç.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YOL

  İlk kez ödül alıyorum. Çok heyecanlıyım. Yıllarca emek verdim, çok çalıştım ama şimdi meyvelerini alıyorum. İşte benim sıram geldi. Alkış ediliyor benim için. Bu alkışlar bana, bana ediliyor. Bu ses yılların emeğinin sesi işte. Ne hoş bir ses bu böyle... Ödülü elime alınca ellerim iyice terlemeye başladı. Kalabalığın gözleri üstümdeydi, heyecanlanmamak elde değil. Mikrofonu dudaklarıma iyice yaklaştırdım. Sesim herkese gitmeli. Sadece bu salondakilere değil, tüm dünyaya ulaşmalıydı. Konuşmamı çok düşündüm. Söze nereden başlasam diye kafayı yiyecektim. Oysa bir yerden başlamalıydım. Önce selam verdim, sonra teşekkür sonra biraz kendimden bahsettim, en son içimdeki yaralara geldim. Evet. Şimdi en hassas noktadaydım. Bir yürek acısı anlatmak kolay mı? "Ne uzun yolculuktu o öyle. Durup dinlenmeye hiç vaktim olmadı. Yol kenarında bir duvar yoktu yaslanacağım, gölgesinde uzanacağım bir ağaç da yoktu. Yolum o kadar ıssızdı yani.  Yetişmek için hızlı hızlı yürümem gerekiyor yolu çünkü ö

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

 Avusturyalı yazar Stefan Zweig (1881-1942), Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu orijinal adıyla Brief einer Unbekannten adlı öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almıştır. Kitap mektup türündedir. Bir yazarımız var ve ona bir mektup geliyor. Gelen mektup kimdendir bilinmez ancak bir kadın tarafından gönderilmiştir, kitap adı neden 'Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu" olduğu anlaşılıyor. Kitap başlangıç itibariyle sizi sarsmakta, etkilemektedir.  Şöyle düşünün size bir mektup geliyor fakat siz kimden olduğunu bilmiyorsunuz, ilk işiniz mektubu merakla açmak sonra okudukça kimden olduğunu ve neden yazıldığını anlıyorsunuz, anlarken beyninizden vurulmuşa dönüyorsunuz, acaba keşke öğrenmeseydim mi dersiniz yoksa iyi ki öğrendim mi? Okuduğunuzda hem siz hem de gönderen kişiyle ilgili geçmişten bugüne aranızda yaşanmış (ya da yaşanamadığı mı desem) olaylar var. Bu olaylar biri tarafından bilinen ve özel iken, diğeri tarafından gayet sıradan ve hatta unutulup gitmiş.  Mektup melanko

Deniz

 Melih Beylerin evinden çıkar çıkmaz attık kendimizi yollara. Ne adammış yahu! Tutturmuş para para. Her zaman verecek halimiz yok ya, para mı basıyoruz sanki. Sen git borçlan, sonra gel bizden al, borcunu öde. Hadi bir kere olur, iki kere olur, hatta üçüncüde de olur ama her zaman olmaz ki! Neyse neyse bulduk bir yol, çıktık ya ona bakalım. Şöyle deniz taraflarına gidelim de içimiz açılsın. Bugün gökte tek bulut yok, masmavi. Hava da epey sıcak. Bu havada can mı dayanır?  Baksana hele, şu yanımızdan geçen Muhiddin'in arabası değil mi? Onun da böyle koyu mavi arabası yok muydu? Hay Allah ben mi yanlış gördüm ne! Neyse neyse gidelim hadi, vallahi öleceğim sinirden, sıcaktan. Git git bitmiyor, ne yolmuş arkadaş! Ne ara mesafeler bu kadar uzak oldu. Az mı kaldı? Neresi az kaldı arkadaş, daha nice yol var. İnsanı bu yollar tüketiyor. Bak bak deniz orda, geldik nihayet. Kurban olduğum Allah ne güzel yaratmış! Masmavi mübarek, gözümüz bayram etti. Gökte de tek bulut yok, masmavi, denizle