Ana içeriğe atla

Kıskançlık Aşk'a dahil mi? /Othello


 "Seven kişi sevdiğini kıskanır." Tamam buna sözümüz yok ama kıskançlık çoğu zaman felaketle biter, Othello'da olduğu gibi.

Kıskançlık insan gözüne bir perde indirir ve bu perde hiç şüphesiz kapkaradır. kıskançlık her zaman beraberinde öfke getirir, Ee öfkeyle kalkan zararla otururmuş derler.
Shakespeare hiç şüphesiz bize bu kıskançlığı ve kıskançlığın beraberinde getirdiği öfkeyi anlatıyor.
Kıskançlık; mutlu olmamız, üzülmemiz, sevinmemiz gibi içimizde var olan bir duygudur. Ancak kıskançlığın dozu çok önemlidir, bu doz arttıkça hastalık boyutuna döner ve zarardan başka bir şey vermez. Othello'da olduğu gibi bu kıskançlığın büyümesi kişide sürekli şüphe, aldatılma korkusu, terk edilme korkusu, kıskandığı kişinin kendisini kandırıyormuş vb. hisler uyandırıyor. Bu hislerle beraber öfke ve kızkınlık baş gösteriyor.

Bakın şuna tekrar dikkat çekiyorum 'kişi sevdiğini kıskanır' işte bu kavram farklı; bu kişinin sevdiğinin başka birinin onu sevmemesini ister, onu korur. Ama başka bir boyut alan kıskaçlık; mini etek giyme, ona buna bakma, 'ya benimsin ya toprağın' gibi gibi şeyler bir tür hastalıktır. Seven insan 'Rağmen' sever, yani onu olduğu şekilde sever ve onu değiştirmeye çalışmaz. Zaten sen onu olduğu gibi sevmişsen neden sonradan mini etek giyme, şunu yapma bunu yapma diyorsun ki? Kusura bakmayın ama bu artık sevgiden de çıkar. Sevgi "Seni her şeye rağmen sevdim demektir"

Kitabımızın sadece bir veya iki kahramanı yok, kitabımızın üç kahramanı vardır; Othello, Desdemona, Lago.
Othello ve Desdemona büyük bir aşkla evlenirler. İki sevgili kavuşmuş ve evliler (Desdemona'ın babasının bu aşkla engel olmasına rağmen), ancak bu sefer aşıkların arasına giren kara yılan hiç şüphesiz Lago'dur. Lago bir subaydır. Lago kitapta var olan başka bir kişiyi kıskanıyor çünkü o çok yükselmiş ve Othello'nun gözüne girmiş başarılı biridir. Burada görüyoruz ki kişinin sevgiliyi kıskanması değil sadece, kişinin başka bir kişiyi de kıskanması var.

Desdemona; namuslu, temiz, masum ve kocasına deli gibi aşık bir kadındır. Kitapta nedense Desdemona silik ve fazla masum ve saf olarak karşımıza çıkıyor. Othello ise kıskanç ve namus düşkünü bir adam. Bir erkekte aşırı namus düşkünlüğü her zaman huzursuzluk getirir, örneğin karısına sürekli şiddet uygulayabiliyor. Kitabımızda şiddet yok ama daha büyük bir şey var!
LAGO! Kara yılan, şeytan. Yazarımız bu karaktere o kadar çok yer veriyor ki adete Othello'yu geçiyor. Kitap adete Othello ve Lago arasında süren bir olay gibi geliyor. Othello, Lago'ya güveniyorken Lago onun karısına iftira atar. Ve maalesef namus yine kadına özgü oluyor ve zararlı çıkan kadın oluyor. Zavallı Desdemona namuslu iken, adı namusuzluğa çıkıyor.

Benim söyleyeceklerim bu kadar. Shakespeare'den güzel ve sarsıcı bir hikaye, kesinlikle tavsiye ederim. Keyifli okumalar. :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YOL

  İlk kez ödül alıyorum. Çok heyecanlıyım. Yıllarca emek verdim, çok çalıştım ama şimdi meyvelerini alıyorum. İşte benim sıram geldi. Alkış ediliyor benim için. Bu alkışlar bana, bana ediliyor. Bu ses yılların emeğinin sesi işte. Ne hoş bir ses bu böyle... Ödülü elime alınca ellerim iyice terlemeye başladı. Kalabalığın gözleri üstümdeydi, heyecanlanmamak elde değil. Mikrofonu dudaklarıma iyice yaklaştırdım. Sesim herkese gitmeli. Sadece bu salondakilere değil, tüm dünyaya ulaşmalıydı. Konuşmamı çok düşündüm. Söze nereden başlasam diye kafayı yiyecektim. Oysa bir yerden başlamalıydım. Önce selam verdim, sonra teşekkür sonra biraz kendimden bahsettim, en son içimdeki yaralara geldim. Evet. Şimdi en hassas noktadaydım. Bir yürek acısı anlatmak kolay mı? "Ne uzun yolculuktu o öyle. Durup dinlenmeye hiç vaktim olmadı. Yol kenarında bir duvar yoktu yaslanacağım, gölgesinde uzanacağım bir ağaç da yoktu. Yolum o kadar ıssızdı yani.  Yetişmek için hızlı hızlı yürümem gerekiyor yolu çünkü ö

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

 Avusturyalı yazar Stefan Zweig (1881-1942), Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu orijinal adıyla Brief einer Unbekannten adlı öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme almıştır. Kitap mektup türündedir. Bir yazarımız var ve ona bir mektup geliyor. Gelen mektup kimdendir bilinmez ancak bir kadın tarafından gönderilmiştir, kitap adı neden 'Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu" olduğu anlaşılıyor. Kitap başlangıç itibariyle sizi sarsmakta, etkilemektedir.  Şöyle düşünün size bir mektup geliyor fakat siz kimden olduğunu bilmiyorsunuz, ilk işiniz mektubu merakla açmak sonra okudukça kimden olduğunu ve neden yazıldığını anlıyorsunuz, anlarken beyninizden vurulmuşa dönüyorsunuz, acaba keşke öğrenmeseydim mi dersiniz yoksa iyi ki öğrendim mi? Okuduğunuzda hem siz hem de gönderen kişiyle ilgili geçmişten bugüne aranızda yaşanmış (ya da yaşanamadığı mı desem) olaylar var. Bu olaylar biri tarafından bilinen ve özel iken, diğeri tarafından gayet sıradan ve hatta unutulup gitmiş.  Mektup melanko

Deniz

 Melih Beylerin evinden çıkar çıkmaz attık kendimizi yollara. Ne adammış yahu! Tutturmuş para para. Her zaman verecek halimiz yok ya, para mı basıyoruz sanki. Sen git borçlan, sonra gel bizden al, borcunu öde. Hadi bir kere olur, iki kere olur, hatta üçüncüde de olur ama her zaman olmaz ki! Neyse neyse bulduk bir yol, çıktık ya ona bakalım. Şöyle deniz taraflarına gidelim de içimiz açılsın. Bugün gökte tek bulut yok, masmavi. Hava da epey sıcak. Bu havada can mı dayanır?  Baksana hele, şu yanımızdan geçen Muhiddin'in arabası değil mi? Onun da böyle koyu mavi arabası yok muydu? Hay Allah ben mi yanlış gördüm ne! Neyse neyse gidelim hadi, vallahi öleceğim sinirden, sıcaktan. Git git bitmiyor, ne yolmuş arkadaş! Ne ara mesafeler bu kadar uzak oldu. Az mı kaldı? Neresi az kaldı arkadaş, daha nice yol var. İnsanı bu yollar tüketiyor. Bak bak deniz orda, geldik nihayet. Kurban olduğum Allah ne güzel yaratmış! Masmavi mübarek, gözümüz bayram etti. Gökte de tek bulut yok, masmavi, denizle